Merhaba

-

 Herkese merhaba,

Yaklaşık yarım asır önce iletişim kanalı olarak yazıya dayalı metotlar hayatımıza hâkim iken, dijitalleşmenin ön alınamaz hızda arttığı günümüzde insanlar tüm duygu, düşünce ve tepkilerini olabilecek en kısa yollardan ifade etmekte.  Kanaatimce bu, insanların yazım ve ifade yeteneğini sekteye uğratırken iletişimin uzun süreli ve kalıcı olmasına da engel oluyor. Ben de ‘‘yazıya dökülen kelimelerin gücüne’’ inanan biri olarak ilerleyen yaşımda dijital ortamda kendimce bir alan oluşturarak tarihi ve toplumsal olaylar hakkında -ve belki ileride daha farklı konularda- denemeler yazmaya karar verdim. Blogumun adını Albatros-P327 olarak seçtim. Peki neden?


Diomedeidae familyasına mensup, 2-3 metre uzunluğunda dev kanatlara sahip olan Albatros, su üzerinde beslenen ve suda uyuyarak neredeyse tüm ömrünü denizde geçiren bir kuş türüdür. Sadece yumurtlama ve kuluçkaya yatmak için su yüzeyinden ayrılır. Albatros, kanat ve gövde tasarımlarının kusursuzluğu sayesinde kanat çırpmadan, rüzgârı kullanarak saatlerce süzülebilir, uzun uçuşları esnasında havada uyuyabilir. Dişi Albatros senede bir defa yumurtlar. Eşler nöbetleşe kuluçkaya yatarlar. Albatroslar çok sadık hayvanlardır. Eşlerden birisi öldüğünde diğeri de yalnızlığı tercih eder.

Benim için de Albatros kusursuz doğasıyla sadakatin simgesidir. Uzun yıllarını Türk Donanmasının çeşitli platformlarında denizde geçirmiş eski bir denizci olarak ömrünü denizlerde geçirmesi de ona imrenmem için bir başka neden. Blog isminde yer alan P-327 rakamı da uzun yıllar Türk Donanmasına hizmet etmiş ve 27 Temmuz 2015 tarihinde hizmet dışına çıkarılmış Kartal sınıfı hücumbot olan TCG Albatros’un hatırasını canlı tutmak için seçilmiştir. Ben de blogumda yazılarımı kesintisiz olarak ''tarih ve toplumsal konular'' içeriğiyle ve tabiki milli ve ahlaki değerlere sadakatten ödün vermeyerek kaleme almaya gayret edeceğime söz veriyorum.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanuni Sultan Süleyman Döneminde İnce Donanma

-
Türklerin organize bir şekilde denizlerle bilinen ilk teması 1081’de Emir Çaka Bey tarafından kurulan elli parçalık donanma sayesinde olup günümüzde bu tarih Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak kabul edilmektedir. XI. yüzyıl öncesinde Türk tarihinin bilinen dönemleri Orta Asya ve Yakın Doğu’da geçtiğinden denizlerle temas yok denecek kadar az olmuştur. Bu bakımdan Çaka Bey’in denizle buluşmasını müteakip güçlü bir donanma kurması, Türklerin yer ve zamana kolaylıkla uyan, gerekli değişim ve dönüşümü süratle gerçekleştirebilecek tabiata sahip olduklarının göstergesi olmuştur. Osmanlı Devleti’nin denizlerdeki macerası ise 1324 yılında Karamürsel’in fethi ile başlamış, Marmara Denizi kıyılarına ulaşan Osmanlı denizcileri ilk tecrübelerini bu iç denizde kazanmıştır. XIV. yüzyılın sonlarına doğru Y ıldırım Beyazıt, Saruhanoğulları, Aydınoğulları ve Menteşeoğulları beyliklerini tarih sahnesinden silerek Osmanlı Devleti sınırlarını Adalar (Ege) Denizi kıyılarına ulaştırmış ve Osmanl...
Devamı

İnce Donanma Gemileri - 1

-
Resim
            Önceki yazımda Osmanlı donanmasında geniş kullanım alanı bulmuş olan İnce Donanma’dan bahsetmeye çalışmıştım. Bugün de bu donanmayı oluşturan gemi sınıflarından bahsetmeye çalışacağım. Gemi türlerinin sayısal çokluğundan dolayı, okuyucuyu konudan uzaklaştırmamak adına yazımı iki bölüm halinde yayımlama kararı aldım. Bazı araştırmacılar yapıları itibari ile bazı küçük tekneleri de İnce Donanma teşkilatı içine dâhil etmişlerdir. Biz burada konumuz gereği genel olarak kullanım alanları nehir ve göller olan tekne çeşitlerini ele alacağız.   a)    Aktarma: Tuna nehrinde donanmaya refakat eden kürekli gemilerdi. Adını nehir kıyıları arasında malzemeleri bir kıyıdan diğerine aktarmasından dolayı almıştır. Aynı zamanda düşmandan ele geçirilen ve sancağı üzerinde denize paralel bırakılan gemilere de bu adın verildiği görülmüştür. Resim 1.3.1 Aktarma b)    Brolik: Kıyılarda ve oldukça sığ sularda kolaylıkla hareke...
Devamı