Kanuni Sultan Süleyman Döneminde İnce Donanma

Türklerin organize bir şekilde denizlerle bilinen ilk teması 1081’de Emir Çaka Bey tarafından kurulan elli parçalık donanma sayesinde olup günümüzde bu tarih Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak kabul edilmektedir. XI. yüzyıl öncesinde Türk tarihinin bilinen dönemleri Orta Asya ve Yakın Doğu’da geçtiğinden denizlerle temas yok denecek kadar az olmuştur. Bu bakımdan Çaka Bey’in denizle buluşmasını müteakip güçlü bir donanma kurması, Türklerin yer ve zamana kolaylıkla uyan, gerekli değişim ve dönüşümü süratle gerçekleştirebilecek tabiata sahip olduklarının göstergesi olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin denizlerdeki macerası ise 1324 yılında Karamürsel’in fethi ile başlamış, Marmara Denizi kıyılarına ulaşan Osmanlı denizcileri ilk tecrübelerini bu iç denizde kazanmıştır. XIV. yüzyılın sonlarına doğru Yıldırım Beyazıt, Saruhanoğulları, Aydınoğulları ve Menteşeoğulları beyliklerini tarih sahnesinden silerek Osmanlı Devleti sınırlarını Adalar (Ege) Denizi kıyılarına ulaştırmış ve Osmanlı denizcileri bu denizde de bayrak göstermeye başlamıştır.

Fatih Sultan Mehmet devrine kadar Osmanlı fetih hareketlerinde denize yönelik önemli bir harekât gerçekleştirilmemiştir. Fatih Sultan Mehmet’in tahta geçişiyle birlikte hızla genişleyen Osmanlı deniz ilgi alanı ve büyüyen donanma, nitelikli personele ihtiyaç duymuş, çözüm olarak 1495 yılından itibaren başta Kemal Reis olmak üzere Müslüman deniz korsanları devlet görevine alınmıştır.

Osmanlı deniz gücü XV. yüzyılın sonlarına doğru Batı’daki komşularının, özellikle denizlerdeki o dönemde en büyük rakipleri olan Venediklilerin deneyimlerinden faydalanarak kendi gemilerinin sayı ve çeşidini arttırmış, böylece XVI. yüzyılda Akdeniz’de hâkimiyet sağlamıştır. Diyebiliriz ki; denizlere yönelik ilk teşkilatlanma Yıldırım Beyazıt döneminde başlamış, Fatih Sultan Mehmet zamanında denizlerin önemi kavranmış ve yükselişe geçen donanma Kanuni Sultan Süleyman devrinde gerek devlet hizmetine alınan Müslüman korsanlar gerekse ihtida ederek devlet hizmetine giren Avrupalı denizciler sayesinde gücünün zirvesine ulaşmıştır. Barbaros Hayrettin Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığı, Osmanlı Denizcilik Tarihi’nin zirve noktası olarak kabul edilmektedir.

Osmanlı Donanma Teşkilatı, denizlerle tanıştığı 1324’ten tarih sahnesinden çekildiği 1922’ye kadar; Derya Beyleri Dönemi (1324-1390), Kaptan-ı Deryalar Dönemi (1390-1867) ve Bahriye Nazırlığı Dönemi (1867-1922) olarak üç dönemde incelenebilir.

XVI. yüzyılda Osmanlı Bahriye teşkilatının başında beylerbeyi rütbesini taşıyan ve aynı zamanda Divan-ı Hümayunun üyesi konumunda olan Kaptan-ı Derya bulunuyordu. Kaptan-ı Derya devletin ana donanmasını oluşturan Akdeniz ve Karadeniz filolarının komutanıydı. Bunun yanında Kaptan-ı Derya’ya bağlı olmayan ve emirleri doğrudan Divan-ı Hümayundan alan ve ‘‘İnce Donanma’’ olarak da adlandırılan Tuna Kaptanlığı, Dicle Kaptanlığı, Fırat Kaptanlığı ve Nil Kaptanlığı bulunmaktaydı.

 İnce Donanma

Nehir ve göl gibi denizlere göre nispeten daha sığ sularda kullanılmak üzere inşa edilmiş olan yapısal olarak küçük boyutlardaki, altı nispeten düz, esas olarak kürekle hareket eden ancak yelkenli de olabilen hafif deniz vasıtalarından oluşan gemiler topluluğu ‘‘İnce Donanma’’ olarak tanımlanmaktadır. Bazı kaynaklarda bu donanmadan Hafif Donanma ya da Nehir Donanması olarak da bahsedilmektedir.  

Diğer bir deyişle bulunduğu coğrafyada konumu ve stratejik önemi itibariyle ön plana çıkan nehir ve göl gibi sığ sularda kullanıldığı zamana bağlı olarak kürekli, yelkenli ve makineli olabilen, lojistik, keşif-karakol, kıyılar arasında geçiş, muharebe ve muhabere maksatlı kullanılmış küçük boyutlu teknelere İnce Donanma denmiştir. Bu tarz gemiler dünyanın birçok noktasında kullanılmış olmasına rağmen hiçbir devlet Osmanlı İmparatorluğu derecesinde fayda elde edememiştir. Osmanlı bu donanmayı ustaca kullanarak uzun yıllar Tuna Nehri’ni ve dolayısıyla ulaştığı toprakların neredeyse tamamını kontrolü altında tutabilmiştir. İnce Donanma bir ihtiyacın sonucu olarak ortaya çıkmış ve coğrafi şartların da etkisiyle gelişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu fetihlerle genişlemeye başladıkça yeni bölgelere insan ve malzeme nakline ihtiyacı artmış, ele geçirdiği bölgelerdeki nehir ve göl gibi suyollarından akılcı bir şekilde faydalanabilmek için böyle bir oluşuma gitmiştir.

Gemilerin kullanım alanlarından ve tarihsel süreçteki çeşitli ihtiyaçlardan dolayı İnce Donanma da kendi içinde: Tuna Kaptanlığı, Fırat Kaptanlığı, Dicle Kaptanlığı, Nil Kaptanlığı olarak dört kaptanlığa ayrılmıştır. Daha sonra ulaşılan yeni bölgelerde de ihtiyaç doğrultusunda Hazar Kaptanlığı, Kür (Ardahan) Kaptanlığı ve Faşa Kaptanlığı da kurulmuştur. Aşağıda XVI. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde faaliyette olan bahse konu kaptanlıklardan bahsedilecektir.

a. Tuna Kaptanlığı

İnce Donanmanın en önemli kaptanlığı olarak kabul edilmiş ve en yoğun faaliyet burada icra edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun Macaristan’ı fethinden sonra bu kaptanlık iki komodorluğa ayrılmış, birinci komodorluk sorumluluk sahası Karadeniz çıkışından Vidin kasabasına, ikinci komodorluk sorumluluk sahası ise Vidin’den Budin’e kadar olacak şekilde belirlenmiştir. Barışta her iki komodorluğun başında albay rütbesinde bir subay, savaşta ise Derya Sancak Beyi bulunurdu. Barış döneminde ayrı faaliyet gösteren komodorluklar savaş zamanı Tuna Kaptanı komutası altında birleşirdi. Tuna Kaptanı Silistre’de oturup dönem dönem gemileri teftişe çıkardı.

Barış zamanında her iki komodorluğun emrinde Tuna Nehri ile kollarında güvenliği sağlamak üzere on fırkate ve bin kadar bahriye azabı bulunurdu. Bizanslı yazar Dukas’ın ‘‘Tuna’da yüz Türk gemisi…’’ şeklinde verdiği bilgiler ile desteklenen görüşe göre, Tuna’da Osmanlı gemilerinin görülmesi 1439 yılındaki Belgrad kuşatması sırasında II. Murad döneminde olduğu şeklindedir.  Ayrıca 13 Haziran 1456 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Belgrad’ı almak için 150 bin kişilik ordusuyla hareket ettiğinde yanında 200 çektiriden oluşan ve Vidin gemiliklerinde hazırlanan bir İnce Donanma da bulunmaktaydı. II. Murad ve Fatih Sultan Mehmet döneminde bu gemilerin kullanımı, anlık ihtiyaçların karşılanmasından ibaret kalmıştır. Sistematik olarak Tuna Kaptanlığının kurulması Kanuni Sultan Süleyman döneminde olmuştur.

b. Fırat Kaptanlığı

Bu kaptanlığın sorumluluk alanı, Şattül Arap ile Birecik arasında uzanan yaklaşık 1300 km uzunluğundaki suyolunu kapsamaktadır. Kanuni Sultan Süleyman devrinde tamamen ele geçirilen bölgenin güvenliğini sağlamak için tersane ve donanma oluşturulması zorunlu hale gelmiştir. Bahse konu kaptanlığın emrinde 1565 yılında yaklaşık 300 gemi vardı ve her gemide 70 kadar personel bulunmaktaydı. Yine aynı yıl bölgedeki donanmanın yenilenmesi maksadıyla 500 gemi yapımı emredildiği görülmektedir. 5 arşından geniş ve 27 arşından uzun gemilerin Fırat üzerinde kullanılmaları mümkün değildi. Yiyecek, asker ve savaş malzemesi taşımanın yanında bu kaptanlığın görevlerinden biri de Hindistan üzerinden gelen ve giden ticaretin devamlılığını sağlamaktı. Nakliye hizmetlerinin yanında Safeviler ile yapılan savaşlarda da güney cephesine lojistik destek sağlamıştır.

c. Dicle Kaptanlığı

Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Bağdat’tan Basra’ya kadar Dicle Nehri’nde yaklaşık 200 gemi bulunmaktaydı. Bu suyolunda kullanılan tekneler Fırat Nehri’nde kullanılanlara nazaran daha küçük boyuttaydı. Diyarbakır’dan Musul’a kadar Kelek adı verilen sallar, Bağdat-Basra hattında daha ziyade altı düz küçük gemiler kullanılmıştır. Yaz aylarında suların çekilmesiyle gemi hareketlerinin devamını sağlayabilmek için sadece Bağdat ve civarında 900 kişi, kırk gün boyunca nehir yatağını temizleyebilmek için çalıştırılırdı. Bölgede aşiret yapısının bulunması ve bu aşiretlerin teknelere karşı giriştikleri saldırılardan korunmak amacıyla en az on tekneden oluşan konvoylar oluşturulurdu. Dicle Kaptanlığı’nın en önemli görevlerinin başında savaş malzemesi taşımak gelirdi.

Dönemin en önemli savaş malzemesi olan barutun yapımına ve taşınmasına devlet tarafından büyük önem verilmiştir. Barut, Fırat ve Dicle yakınlarındaki Ahlat, Erciş, Bağdat, Maraş ve Halep’te ki imalathanelerde üretildiğinden Dicle Kaptanlığı bu stratejik malzemenin nakli ve güvenliğinden doğrudan sorumluydu. Ayrıca Bağdat civarındaki Şii mezhebine bağlı aşiretler devlete sürekli sorun çıkarmaktaydı. Aşiretlerin geneli Fırat ve Dicle’nin birleştiği Şattülarab’taki adacıklarda üsleniyordu ve Basra eyaletinde meydana gelen kargaşaların büyük bölümü bu aşiretlerden kaynaklanmaktaydı. Nehir üzerindeki adacıklarda yaşayan bu aşiretlere yönelik harekâtlar da Dicle Kaptanlığı tarafından icra edilmiştir. 1565 senesinde çıkan kargaşaya müdahale için Birecik’ten 500, Bağdat’tan 200 gemi ile asker ve savaş malzemesi yüklenerek bölgeye gönderilmiştir.

ç. Nil Kaptanlığı

Dünyanın en büyük nehirlerinden olan ve Mısır’a hayat veren Nil nehrindeki kaptanlık Mısır’ın Yavuz Sultan Selim tarafından alınmasıyla kurulmuştur. İlk kaptanı Aydın Reis’tir. Bu kaptanlık, geniş yapısı ve tekne hareketleri için uygun olması nedeniyle Nil Nehri üzerinde yoğun bir ticari trafik oluştuğundan dolayı emniyeti sağlamak için kurulmuştur. Mısır uzun yıllar dış tehdide maruz kalmamış ve iç asayişte de önemli sorunlar yaşamaması nedeniyle Nil Kaptanlığı bir süre sonra etkisini kaybetmiştir.

 

KAYNAKÇA

Aydın Taneri, Osmanlı Kara ve Deniz Kuvvetleri Kuruluş Devri, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1998.

İdris Bostan ve Salih Özbaran, Türk Denizcilik Tarihi, Cilt-I, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul, 2009.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1988.

Nejat Tarakçı, Sömürgecilikten 21. Yüzyıla Deniz Gücü Mücadelesi, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2009.

Rasim Ünlü, İnce Donanma, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2005.

Yüksel Öcal, Kürek ve Yelken Döneminden Günümüze Türk Bahriyesi, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2008.

Zeki Arıkan ve Lütfü Sancar, Türk Denizcilik Tarihi, Cilt-II, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul, 2009.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnce Donanma Gemileri - 1

Merhaba